10 Kasım 2012 Cumartesi

Küçük İskender - Bir Delinin Ot Defteri


Onun için "ruh eşim" desem çok mu ileri gitmiş olurum? Her seferinde beni bana anlattığını söylesem? Yeterince ifade edebilmiş olur muyum yoksa yine eksik mi kalır bir tarafı?

Her okumamda bana bir sürü şey öğretiyor ve çoğunlukla onunla aynı doğrultuda, aynı yöne gittiğimizi hissediyorum. 


Daha önce "İskender'i Ben Öldürmedim"de yazdıklarım, geçerliliğini aynen koruyor.

Ben bu kitaba başladığım sıralarda aynı anda birkaç kitap okuyordum; okumam sırasında bunu Küçük İskender'in de yaptığını öğrendim. Ve okuduğu kitapları belirli bir sisteme bağlı kalmadan dizdiğini söylüyordu, sisteme karşı olan kitapları sistemli bir şekilde dizmek okuduğu şeylere yakışmazdı.  Peyami Safa'nın yanına Nietzsche'yi, Bukowski'nin yanına Cemil Meriç'i, kutsal kitapların yanına Kapital'i ve Kurt Cobain'in günlüğünü bıraktığını söylüyordu. Bunu anlatırken bir cümlesi var: "Kitaplar, evde kimse yokken hararetle tartışırlar aralarında; deli olanlarınız bilirler."

Kalemini özgürce konudan konuya dolaştırmıştı İskender, bizim sohbet ederken yaptığımız gibi. Bazı yazar dostlarından bahsediyordu; kimi şairlerden, sonra okuyup etkilendiği kitapları anlatıyordu. Birkaçının adını not ettim, kütüphaneme katacağım. 

Kaya Kaynar'ın hikayesinden etkilendim ve çok üzüldüm ona. Medine&Kavun Likörü isimli şiir kitabını merak ettim. Slavoj Zizek'in Paralaks'ı, bilgiye bilgi katacak o muhteşem kitaplardan. Sibel Torunoğlu'nun Dejavu'su ise ilgimi en çok çeken kitap oldu. Hepsini edinmek için önümde bir engel yok :)

Kitap, bir kitabı ise olumsuz eleştiriler ile kaleme almıştı ki bu konuda kesinlikle haklıydı! "Eşcinsel romanı" olduğu iddia edilen bir romanı en doğru eleştirebilecek kişi, eşcinsel bir yazardan başka kim olabilir? Söylediklerine noktası, virgülüne kadar katılıyorum. Daha önce Gizli Anların Yolcusu'na yönelen kitap incelememde, kitabı bir eşcinsel yazsaydı böyle olmazdı eksikler vardı demiştim; küçük İskender de bu kitabın eşcinselliğe düzcinsel bir bakış olduğunu düşünüyor. Eşcinsel odaklı edebiyata bu kitabın hiçbir şey katmadığını, hep bilinen o mesafeli, iğreti bakışa bir de Ayşe Kulin imzasının eklendiğini söylüyor.

Bir Delinin Ot Defteri benim için, küçük İskender ile sohbet tadındaydı. Onun düşüncelerini daha derin kavrayabilme imkanını buldum ve onunla aynı filmi izlemek, aynı kitabı okumak imkanına sahip oldum. Şairi tanımak, onunla yakınlaşmak bakımından müthiş edimler bunlar bence. 

Hala, onun hiçbir kitabının okunarak bitmeyeceğini düşünüyorum.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder